Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği İstanbul
Temsilciliği’nin ev sahipliğinde 25 Ocak 2020 Cumartesi günü saat 14,30-19,00
arasında Sarıyer YAŞAR KEMAL KÜLTÜR MERKEZİ’inde gerçekleşen ‘’İSTANBUL KANALI(1920)mi?-KANAL
İSTANBUL (2020)mi? Konulu Açık Oturumu Programı
Saygı Duruşu ve İstiklal Marşımızın okunmasından sonra Türk Dünyası
İnsan Hakları Derneği Temsilcilikler Baş Danışmanı Erol ŞAHİNGİL ’in Açış
Konuşması ile başladı.
Erol ŞAHİNGİL, Konferansımıza gelerek şeref veren
İstanbul'un gerçek sahipleri olan Misafirlerimize Türk Dünyası İnsan Hakları
Derneği Yönetim Kurulu adına Sevgi ve Saygıyla Selamlayarak hoş geldiniz
diyorum ve Açık Oturumunun yapılmasında ev sahipliği yapan Sarıyer Belediye
Başkanı Sayın Şükrü GENÇ Bey'e Teşekkür ediyor,saygılarımı sunuyorum.
Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği 12 Eylül 1980'den sonra Türkiye'de İnsan
Hakları üzerine 1986'da kurulan İHD,1991'de MAZLUM-DER den sonra 2001 yılında
kurulmuş 3.Sivil Toplum Kuruluşu olup Birleşmiş Milletler Mülteci komisyonu
üyesidir .
Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği,
Din,Mezhep,Siyaset,Etnik
Kimlik Ayrımının Konuşulmadığı,Bir Zümre veya Partilerin Değil,Sadece Türkiye
ve Türk Milletinin Hizmetkârlığını Yapmak üzere Gönüllü Olanların Kayıtlarının
Tutulduğu Bir Ocak dır.
Derneğimiz yurt içinde de yaşanan İnsan Hakları İhlallerine de müdahil olmakta olup,en son olarak Van’da Mülteci Kampında İran'a iade edilmek üzere
bekletilen ve iade edildiği takdirde İran tarafından idam edilecek olan
Gazeteci Yazar Hüseyin SACADİ için Birleşmiş Milletler Ankara Mülteci
Komiserliği ile bağlantı kurularak Van Barosundan SACADİ'ye avukat tutulması temin edilerek mahkemeye
sevki sağlanmış İran’a iadesini durdurmuştur.Sözlerimi
,Elazığ Depremi sonucunda Hayatını kaybedenlere Yüce Tanrı'dan Rahmet,
yaralılara acil şifalar dileyerek,hepinizi Sevgi saygıyla Selamlayarak artık
sözü Açık Oturum Konuşmacılarına bırakıyorum dedi.
Açık Oturuma Başkan olarak Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği Baş Danışmanı
ve Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof.Dr.Mustafa Ersen ERKAL; Konuşmacı olarak
ise Türk Tarih Kurumu Eski Başkanı ve 24-25-26.Dönem TBMM Milletvekili
Prof.Dr.Yusuf HALAÇOĞLU ,Jeo-Fizik Mühendisi ve Yer Bilimcisi Prof.Şener
ÜŞÜMEZSOY,Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Av.Hüseyin ÖZBEK ve
Araştırmacı Gazeteci-Hukukçu Yazar Arslan BULUT
tek tek takdim edilip,tanıtılarak sahneye gelerek programa katıldılar.
Oturum Başkanı Prof.Dr.Mustafa E.ERKAL
öncelikle ,bu oturumun gerçekleşmesinde emeği geçen Türk Dünyası İnsan Hakları
Derneği İstanbul Temsilciliği Yönetim Kuruluna ve Ev Sahipliği yapan Sarıyer
Belediye Başkanı Sayın Şükrü GENÇ’e teşekkür ettikden sonra 20 Ocak 2020 günü
vefat eden Türk İnsanına Doğa ve Çevre sevgisini aşılayan Toprak Dede Lakaplı
TEMA VAKFI Kurucu Başkanı Hayrettin KARACA ile SSSCB ‘NİN Bakü’de yaptığı
katliamlarda şehit olan soydaşlarımıza
ve 24 Ocak 2020 günü Elazığ Sivrice İlçesi Merkezli 6,8 Şiddetinde olan
depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza yüce Tanrı’dan Rahmet,yaralılara
Acil Şifalar ve Türk Milletine Başsağlığı diliyorum diye söze başladı.Öncelikle
proje tanımı doğru ifade edilmeli
İSTANBUL KANALI ismi kullanılarak
doğru Türkçe kullanılarak bu tabir
tanımlanmalıdır. KANAL İSTANBUL yanlış bir tabirdir. İstanbul Kanalı GAP gibi
ne kadar harcanacağı bilinmeyen bir projemidir acaba.Bu programa gelirken
Moderatör kelimesinin anlamına baktım
‘’Uzlaştırıcı Çatışmayı Önleyici ‘’ manasına geliyor.Onun için Oturum Başkanı
ifadesi ile Türkçe Konuşmayı ve Dünya dili Türkçeyi kullanmayı çok önemli
buluyorum.Ülkenin öncelikli ve önemli meseleleri dururken İstanbul Kanalı
Projesine bütçe ayrılması yanlış bir girişim
olacaktır.Türkiye’nin öncelikli birinci sorunu İşsizliktir,ikincisi
İşsizliktir,Üçüncüsü İşsizliktir.
Ülkemizin özellikle kırılan itibar ve dış güveninin tekrar
kazanılması, Türkiye’nin sıradan bir Ortadoğu ülkesi olmadığının tekrar ortaya
konulması kanaldan çok daha önceliklidir.Tarım ve hayvancılıktaki sorunların
giderilmesi, üreticinin diğer bazı ülkelerde olduğu kadar desteklenmesi, tarım
alanlarının boşalmaması ve betonlaşmaması yine kanaldan önce düşünülmesi
gereken bir konudur.Üretim yerine ithalatı çözüm olarak görme yanlışı ve son
yıllarda patlayan ithalat anlayışının giderilmesi kanaldan çok daha
önceliklidir.
Türkiye’nin nüfus yapısını değiştirecek ve yeni terör örgütleri
doğurabilecek yabancı kaynaklı nüfusun vatandaşlığa geçirilmesi yolunda yeterli
maddi destek sağlanmadan dış baskılara boyun eğilmesinin düzeltilmesi yine
önceliklidir. Harcanan 40 Milyar doları hammadde yatırımlarına ve ara malı
üretimine destek de kullansaydık; üretimi dışa bağımlı kılmazdık. Cari açığı da
daha kolay azaltabilirdik.Geçici koruma altındaki Suriyelilere ve diğerlerine
harcanan paranın önemli bir bölümünün başta İstanbul’u depreme hazır hale
getirici faaliyetlere ayrılması, iyileştirici faaliyetlerin artırılması ve
toplanma alanlarının korunması yine kanaldan önce gelir.
1936 tarihli Montrö sözleşmesi ile egemenlik haklarımız boğazlar
üzerinde tesis edilmiştir. Milletlerarası bir komisyonun denetimine terk
edilmek yerine; bizim boğazlar üzerindeki haklarımızı belirleyen bu sözleşmeden
rahatsız olmayı doğrusu anlayamıyoruz. Montrö’nün ne kazandırdığı ortadadır.
Bize bu sözleşmenin kaybettirdiklerinden bahsedenleri doğrusu hayretle
karşılıyoruz. Türk egemenliğini savunanları “Montrö lobisi” olarak
suçlayanların acaba hangi lobilerin mensubu olduklarını da doğrusu merak
ediyoruz.
KKTC’de bir deniz üssünün kurulma çalışmaları kanaldan önce
düşünülmeli idi.Türkiye’nin jeopolitiğini fark edebilmek, bunun doğurduğu
imkânları kullanabilmek, değişen dünya ekseninin Atlantik’ten Ortadoğu ve
Asya’ya kaydığını görebilmek, jeopolitik gücümüze dayanmak, sadece ittifak
merkezli hareket etmemek anlayışı kanaldan önce gelir. Anadolu coğrafyası
üzerinde egemenlik haklarımızı perçinleyen Montrö Sözleşmesini yapanları ve bu
uğurda emeği geçenleri, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere saygı ve rahmetle anmayı bir görev biliriz.
Prof.Dr.Yusuf
HALAÇOĞLU, KANAL-I İSTANBUL Arapça bir tabirdir,KANAL İSTANBUL yanlış
tabirdir.Kanuni den bu yana 6 kez Karadeniz den Marmara Denizine geçiş
çalışmaları düşünülmüştür. İlki Sakarya nehri
üzerinden Sapanca Gölünden Marmara denizine geçilmesi düşünülmüştür.Bu
çalışmalar 2.Mahmut kadar sürmüştür.
Kanal projesine alternatif bir önerisi olduğunu
söyleyen Halaçoğlu, “Boğaz’daki kazaları önleyeceklerini söylüyorlar. Samsun
Ceyhan boru hattını yapsınlar, daha ucuza mal olur. Eğer illaki kanal açılması
gerekiyorsa ki bence ihtiyaç yok. Teknoloji gelişti boru hattı yaparsınız.
Büyük tonajlı petrol taşıyan gemiler artık Boğaz’dan geçmez. Karadeniz’de
yükünü boşaltır ve Akdeniz’de yüklenir ve istenen yere götürülür” diye
konuştu.Montrö’ye de değinen Halaçoğlu, “Montrö’ye göre savaş anında savaş
gemilerinin geçişi Türkiye’nin kendi inisiyatifine bırakılmış. Ticari geminin ise
belirli vergiler dışında ödeme yapması söz konusu değil. O yüzden ben bir gemi
sahibi olarak tutup da para ödeyerek o kanaldan geçmem” ifadelerini kullandı.Yap
işlet diye yaparlarsa hep ten kötü her yıl 1 MİLYAR Dolar kazansalar,Cumhurbaşkanı maliyeti 75
Milyar diyor,o zaman bu projenin parasını 75 yılda ödeyeceğiz demek dir dedi.
Prof.Dr.Şener
ÜŞÜMEZSOY; Bu projenin Sazlı Bosna Barajının elden ,Terkos ‘un elden
çıkarıldığı anlamına geldiğini asıl önemli meselenin Istanbul Halkına ait olan Kırsal alanların İnşaata ve
yapılanmaya açılacağı yani toplumun ortak mülkiyet alanının yok edileceği dir.İstanbul’un
kuzeyinde Fatih Sultan Mehmet Köprüsünün
etrafında yeni bir şehir kurdular.Bu İstanbul Kanalı yapıldığında Deprem olarak Sazlı Bosna,Terkos, Altınşehir
bölgesini etkilemeyecektir.Çünkü oralar kayalık sağlam zemine sahiptir.Ancak
Adalar-Silivri 1894 de fay hattı kurulmuş deprem olmuş Dragos,Maltepe sağlam kalmış,Bakırköy,K.Çekmece,Avcılar 1999 depremine dayanamayarak kırılmalar
olmuştur.Nitekim bu proje yapıldığında m
Marmara ya bağlantı kısmı olan K.Çekmece Avcılar ,Beylikdüzü ve
Bakırköy fay hattını tetikleyecektir. Ancak bu projenin maksadı İstanbul’u paranın finans merkezi haline getirmek
Uluslar arası sermayenin kontrolüne vermektir.dedi.
Türkiye Barolar
Birliği Başkan Yardımcısı Av.Hüseyin ÖZBEK; Türkiye’nin
hafızasını unuttuğunun altını çizerek 1929 Cumhuriyetin Kuruluşu bir
Statükodur,Kıbrıs’ta Annan Planını Engellemek bir Statükodur,.Lozan bir
Statükodur,Devlet yönetimi ciddiyet ister,Statüko ister,Milli His ister.16 Mart
1921 Moskova Antlaşması mı yoksa Hünkar
Antlaşması mı.Bunu unutmamak karşılaştırmak Devlet Hafızasını kontrol etmek
demektir..Yanı Statüko iyi bir şey dir. Devlet Hafızasını unutmamalıdır, “Ticaret
bloğunuz ne kadar kapasiteli olursa olsun savaş gemileriniz, donanmamız yoksa
ticaret yollarının güvenliğini sağlayamazsınız. Güvenliğinizi sağlayamazsanız
ticari üstünlüğünüzü kaybedersiniz. Ticari üstünlük kaybı ekonomik üstünlük kaybına
yol açar. Devlet Alzheimer olursa, devlet hafızasını, milli bilincini,
kurumsallığı kaybederse ne olur? Şekilde görüldüğü gibi bugünkü Türkiye olur.
Devletin hafızasına başvurmadan ‘Kanal İstanbul yapacağım’ derseniz Büyük
Ortadoğu Projesi’nin Eş Başkanlığına soyunursunuz ve ülkenizi felakete
sürüklersiniz. Devletin Alzheimer olduğu dönemde açılacak bu kanal sizi yutar.
Bu iş belediye ile ihale paylaştırmaya da benzemez” ifadelerini kullandı.
Araştırmacı
Gazeteci –Hukukçu Yazar Arslan BULUT; Konuyu 3
başlıkta ele alacağını ifade etti
Birinci olarak,1997 de
Venizelos Gemisinin Karadeniz’e geçerek 3 ay çalışma yaptığını ve Trabzon
Limanına yanaşmak istese de halkın protestoları neticesinde yanaşamadığını,Konu
ile ilgili Zaman gazetesi haberi yaparken,konuyu ‘’Boğazların Uluslar arası bir
komisyon tarafından yönetilmesi teklifini yapmıştı.’’
İkinci olarak merhum
Araştırmacı Yazar Aytunç ALTINDAL ile
yaptığı görüşmelerde bu meselenin 1950’li yıllarında bir Amerikan raporu
olduğunu ve Kanal İstanbul olarak tanıtılan projenin Marmara’nın Çanakkale
girişinden Saroz Körfezi’ne kısa bir kanal açılarak yapılacak iki kanallı bir
projeden bahsetti. Prof. Dr. Mehmet Doğan Kantarcı 1950’li yıllarda bir Amerikan raporu
olduğunu ve Kanal İstanbul olarak tanıtılan projenin Marmara’nın Çanakkale
girişinden Saros Körfezi’ne kısa bir kanal açılarak yani iki kanal birden
yapılarak farklı bir projenin geliştirildiğini anlatmıştı”
Üçüncü olarak ta
1896 ABD Kongresi Gizli Kararı Türkiye’yi 16 Eyalete Bölünmesi,İstanbul’un ise
ayrı bir devlet olarak kurulması ve başına ABD li bir yöneticinin atanarak ABD
tarafından yönetilmesi projesi olduğunu söyledi.Ve sözlerini şöyle tamamladı Montrö
Antlaşması İstanbul Boğazını, Karadeniz ve Marmara Denizini güvence altına
alır.Anayasa’nın 43.Maddesi Kıyı ve Sahillerin Düzenlenmesi Kanunla düzenlenir
der.İstanbul Kanalına engel olan bir çok Uluslar arası Kanun var.
1)Montrö Antlaşması 2)Bükreş Sözleşmesi 3)Barselona
Sözleşmesi ve sayamayacağımız kadar altına Türkiye Cumhuriyeti olarak imza
attığımız sözleşmeler var dedi.
Açık oturumun bitmesinden sonra Sarıyer Belediye
Başkanı Şükrü GENÇ,kapanış konuşmasını yaparken,kendisinin de İnşaat mühendisi
olduğunu ifade ederek, Melen Barajının yapısı ile oynadılar çatlama yaptı ve
sızma var dolayısıyla her şeyin iyi planlanarak araştırılarak yapılması
gerekir. Daha sonra Şükrü GENÇ Programı hazırlayan Türk Dünyası İnsan Hakları
Derneği İstanbul Temsilciliği’ne ve programa katkı sağlayan değerli
Konuşmacılar ile Açık olurumu izlemeye gelen misafirlere teşekkür etti.
Açık Oturuma Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği Temsilcilikler Baş Danışmanı ve tertip komitesi başkanı Erol ŞAHİNGİL, İstanbul Temsilcisi Hükmü AYHAN ve Bu organizasyonda en çok emeği geçenlerin başında gelenler İstanbul Temsilciliği Başkan Yardımcısı Dr.Ali İrfan BİLBOĞA ve Aksakallarımızdan İstişare Kurulu Üyemiz Av.Yazar İsmail ARLI ağabeylerimiz ile İstanbui Temsilciliği Başkan Yardımcısı Özcan SERBEST ,Ercan HAKSAL, İl Sekreteri Dr.Mehmet Ali AYDIN,İl Sekreter
Yrd.cısı İskender OKUMUŞ,Yönetim Kurulu Üyelerinden Av. Turgay KARACA,Taner
KARAMAN, Onur Ayhan ve İstişare Heyeti Üyelerinden Prof.Dr.Hüsamettin BALKIS ve dernek üyeleri katıldılar.
Aydınlar Ocağı’ndan Genel Başkanı ve Türk Dünyası
İnsan Hakları Derneği Baş Danışmanı Prof.Dr.Mustafa Ersen ERKAL Yönetim Kurulu üyeleri ve Dernek Üyeleri ile Yüksek İstişare Kurulu Üyelerinden Dr.Sakin
ÖNER,Hikmet KAPLAN,Prof.Dr.Metin KARAÖRS,Prof.Dr.Mualla UYAR,Ali Kemal GÜL, VE
Şair Aynur SAYDAM,
Kırım Kalkınma Vakfı İstanbul Temsilcisi Mustafa
ŞANSAL,Yazar Feti Ali KOÇ,Sevim TURAL,, Gazeteci Ali ÖZSOY ile Hariciyeci Koray
AKGÜLOĞLU ve Emekli Eğitimci Ali AKGÜLOĞLU ve çok sayıda vatandaş katıldılar.
Daha sonra Plaket Törenine geçildi.Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü GENÇ
Günün anısına Türk Dünyası İnsan Hakları Derneğinin hazırlatmış olduğu
plaketlerden Oturum Başkanı Prof.Dr.Mustafa ERKAL’e Plaketini takdim etti. Prof.Dr.Yusuf
HALAÇOĞLU’ na plaketini Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği İstişare Kurulu
Üyesi Av.Yazar İsmail ARLI, Prof.Dr. Şener ÜŞÜMEZSOY ’a Türk Dünyası İnsan Hakları
Derneği İstanbul Temsilciliği Başkan Yardımcısı Ercan HAKSAL ,Türkiye Barolar
Birliği Başkan Yardımcısı Av.Hüseyin ÖZBEK’in plaketini Türk Dünyası İnsan
Hakları Derneği İstişare Kutulu Üyelerinden Prof.Dr.Hüsamettin BALKIS, Araştırmacı
Gazeteci-Hukukcu Yazar Arslan BULUT’’un plaketini Türk Dünyası İstanbul
Temsilciliği Başkan Yardımcılarından Özcan SERBEST ve programa ev sahipliği
yapan Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü GENÇ’e plaketini de Türk Dünyası İnsan
Hakları Derneği İstanbul Temsilcisi
Hükmü AYHAN takdim etti.Plaket töreninden sonra program organize eden ve katılımcıların
toplu resim çekilmesi ile kapandı..