17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Gününde Türkiye Çöl Olmasın!
Birleşmiş Milletler (BM) kararıyla 1994'ten bu
yana Çölleşme tehdidinin yol açtığı sorunlar ve buna karşı
yürütülen mücadeleye yönelik her yıl 17 Haziran,
"Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü" olarak ilan
etmiştir.
17 Haziran Dünya
Çölleşme ile Mücadele Günü’nde; Her yıl 12 milyon hektar çölleşiyor, arazi
bozunumu ve çölleşmenin ekonomiye verdiği senelik kaybın 42 milyar dolar olduğu
belirtiliyor.
TEMA Vakfı, 17 Haziran
Çölleşme ile Mücadele Günü’nde, toprağın önemine, toprağın iklim
değişikliğinden nasıl etkilendiğine, çölleşme ve kuraklık ile mücadelede acil
olarak gündeme alınması gereken noktalara dikkat çekti.
Dünyada yaklaşık 1,5
milyar insanın yaşamı bozunmakta olan arazilere bağlıyken, Dünyanın en fakir
kesiminin yüzde 42’si çoktan bozunmuş arazilerde yaşıyor. Tarım alanlarının
yüzde 52’sinin ise orta veya ileri düzeyde bozunuma uğramış durumda olduğu
belirtiliyor. Çölleşme, arazi bozunumu ve kuraklık en çok kırsal bölgelerde
yaşayanları etkiliyormuş gibi gözükse de bu etkilerin artan gıda fiyatlarındaki
artışa bağlı olarak dalga dalga yayılacağı, şehirleri ve burada yaşayan
şehirlileri de tehdit edeceği öngörülüyor.
Dünya tarihinde ilk
defa şehirlerde yaşayan insanların sayısının, kırsalda yaşayanları geçtiği
belirtiliyor. Gıda üretimine katkısı olmayan ve net tüketici olan şehirlilerin;
iklim değişikliğinin etkileri ve çölleşme sebebiyle artan gıda fiyatlarına
karşı çok kırılgan oldukları ifade ediliyor. Bu konuya örnek olarak 2010
yılında gıda fiyatlarındaki artışa bağlı olarak büyük çoğunluğu kentlerde
yaşayan 44 milyon insanın aşırı yoksulluk ve açlık sınırının altındaki
koşullarda yaşamaya itildiği gösteriliyor.
Bu noktada, ekosistem
merkezli adaptasyon kavramı öne çıkıyor. Bu kavram, çölleşme ile mücadele ve
küresel ısınma gibi sorunlar karşısında uyum sağlamaya ve önlem almaya dayanan
bir yol haritası içeriyor. Sürdürülebilir toprak yönetiminden, sera gazı
azaltım stratejilerine, biyoçeşitliliğin ve ekosistemlerin güçlendirilmesinden,
topluluklara yönelik yerel adaptasyon stratejilerine kadar çok sayıda
politikanın altı çiziliyor.
Ekosistem merkezli
adaptasyon yüksek verimlilik potansiyeli taşıyor
Ekosistem merkezli
adaptasyon ile 2030 yılı itibariyle gıdada yüzde 50, enerjide yüzde 45, su
varlıklarında ise yüzde 30 oranında artış sağlanabileceği belirtiliyor.
Ekosistem merkezli adaptasyon stratejisinin sunduğu düşük maliyetli yöntemler,
yüksek verimlilik potansiyeli taşıyor. Hayvancılığın doğru planlanması ve
gözetimi, çayır ve mera verimliliğini sürdürülebilir kılıyor. Sağlıklı toprak
sadece gıda üretimi sürekliliğini sağlamıyor, iklim değişikliği kaynaklı
şiddetli doğa olaylarına karşı direnci de artırıyor.
UNCCD (1), “Toprak
Geleceğimizin Güvencesidir. Toprağım İklime Dayanıklı"(2) olarak
belirlenen 2014 Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü’nün sloganı ile toprak ve iklim
değişikliği ilişkisine dikkat çekiyor.TEMA Vakfı olarak, Dünya Çölleşmeyle
Mücadele Günü’nde bir kez daha sağlıklı yaşamın, sağlıklı topraklarda mümkün
olabileceğinin altını çiziyoruz. Karar vericileri, iklim değişikliğini gittikçe
daha çok hissettiğimiz etkilerine uyum sağlarken, sağlıklı topraklarımızı,
sürdürülebilir yaşamı sağlama fırsatı olarak değerlendirmeye çağırıyoruz.
Türkiye Çöl Olmasın!
TEMA Vakfı