" Herkes Yasa Önünde Eşittir ve Ayrım Gözetilmeksizin Yasanın Korunmasından Eşit Olarak Yararlanma Hakkına Sahiptir... "

Haberler

ARANAN KAYIP..İNSAN HAKLARI..

shadow

İnsan hakları bütün insanların sahip olmaları gereken temel hak ve hürriyetlerdir. En önemli insan hakkı yaşama hakkıdır. İnsan hakları, ırk, milliyet, etnik taassup, din, dil ve cinsiyet ayırımı gözetmeksizin bütün insanların faydalanabileceği haklar olarak kabul edilirler. Bu hakların eşit kullanılması esastır ama Dünyanın birçok bölgesinde ve ülkesinde bu olması gerekenlerin bulunduğu ileri sürülemez ve en azından tartışmalıdır.

İnsan hakları demokrasinin varlığını, bütün kurum ve kurallarıyla işlemesini ve hukukun üstünlüğünü gerektirir. Milli standartları milletlerarası standartlara uydurma ve yükseltme amacı için birçok milletlerarası kuruluş bulunmaktadır. AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı), günümüzde tek patronlu hale gelen BM, Avrupa Parlamentosu, İLO, Avrupa Konseyi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi kuruluşlar dikkat çekmektedir.

Güçlü ve egemen konumdaki bazı ülkelerin diğer ülkelerin iç işlerine karışmalarında insan hakları bir müdahale aracı olarak da kullanılmaktadır. İnsan haklarını bir vasıta olarak kullanıp hedef ülkelerde işbirlikçileriyle beraber darbe yaptıranlar da zaman zaman  insan hakları ve demokrasiye sığınmışlardır. Bu bakımdan, kavram milletlerarası alanda istismar edilebilmektedir.

Türkiye’yi insan hakları ihlalleriyle suçlayan bazı Batılı ülke ve kuruluşlar asıl kendi ihlallerini örtebilmek için Türkiye’yi suçlar durumdadırlar. Tarihi belgelere ve mahkeme kararlarına dayanmayan ve gerçek dışı sözde Ermeni soykırımı iddiaları buna bir örnektir.

Terörle mücadeledeki farklı ve çifte standart tutum sürmektedir. Başta ABD’nin terör örgütlerini kurmak, Ortadoğu başta olmak üzere, Dünyanın değişik bölgelerinde emperyal amaçlar için bunları kullanmak; su ve petrol bölgelerinde egemen olabilmek için yaptığı faaliyetler insan haklarına önemli bir darbedir. Silah satışlarını artırarak ülkeleri birbiriyle savaştırmak, kan akıtmak çirkin ve düşündürücü örneklerdir. Türkiye’nin Akdeniz’de kendi karasularında yasal petrol ve gaz arama faaliyetlerine müdahale ve saldırılar da insan hakları ihlallerine girer. Irak ve Suriye’nin işgali, Kıbrıs ve Ege’de milletlerarası anlaşmaların yok sayılması, devletlerin sınırlarının tartıştırılması, egemenlik haklarının açıkça çiğnenmesi, önü açılan milli ve üniter devletlere etnik tuzakların kurulması, toprak bütünlüklerinin parsellenmesi, emperyal ülkelere boyun eğdirilmesi, çok kültürlülük dayatma ve zorlamaları, ekonomik kaynakların talan edilmesi, Suriye ve Irak Türkmenlerinin yok farz edilmesi, Batıda yükselen ırkçılık ve İslamifobi, Osmanlı ve Türk düşmanlığı, Bosna’da BM askerlerinin gözü önünde Bosnalılara yapılan katliam, AB üyesi Yunanistan’ın Batı Trakya’da Türklere uyguladığı insan hakları ihlalleri, Türklerin topraklarına ve vakıflarına kamulaştırma adına el konulması, müftü seçimlerine bile karışılması, Doğu Türkistan’da Çin Tarafından uygulanan Uygur Türkleri’nin eritilme ve yok edilme çabaları insan hakaları ihlallerinden sadece bazılarıdır.

İnsan hakları ihlalleri ile karşılaşanlar arasında Türkler ön sırada yer alır. Bütün bunlara ve benzer örneklere rağmen, insan hakları kavramı bir hoş seda olarak aramızda dolaştırılmaktadır.

Avrupa ülkelerinin itiraz etseler de ayrılmaz bir parçası ve etnik unsuru haline gelen yabancı kaynaklı nüfusa ve özellikle Türklere karşı yöneltilen cinayetler, engellemeler, ev yakmalar, Türkçeye getirilen yasaklar, Türk ailelerinin çoçuklarını ailelerden koparmalar, güvenlik birimlerince Türklere orantısız fiili müdahaleler herhalde başarılı insan hakları uygulamaları değildir.

Ülkemizde vatandaşlarımızı birbirine ötekileştirmek, farklılıkları kutsallaştırmak, milletleşme sürecini geriye çevirici etnik yobazlığın öne çıkarılması, Türk Milletinin milli kimliksiz bir kalabalık veya sürü haline dönüştürülmesi çabaları insan hakları olamaz.

Dinlerinden, milliyetlerinden ve renklerinden dolayı insanların Batıda potansiyel suçlu muamelesi görmesi, 2005 yılında Brezilyalı bir gencin şüphelenilerek metroda öldürülmesi, Viyana’da eşofmanında ay-yıldız bulunuyor diye bir hasta Türk’ün hastane hastane dolaştırılması gibi yüzlerce örnek insan haklarının ayaklar altına alınmasının Batılı uygulamalarından sadece birkaçıdır.

Bir dönem Alman içişleri bakanı Otto Schily’nin “entegrasyonun en iyi şekli asimilasyondur” sözleri de unutulamaz.