" Herkes Yasa Önünde Eşittir ve Ayrım Gözetilmeksizin Yasanın Korunmasından Eşit Olarak Yararlanma Hakkına Sahiptir... "

Haberler

Beyaz sayfa açmanın maliyeti ne?

shadow

Türkiye’nin dış politikadaki hatalarına, Afganistan’da bir yenisi daha eklendi. ABD Savunma Bakanlığı’ndan (Pentagon) bir heyet; Türkiye’nin, Kâbil Hamid Karzai Havalimanı’nın güvenliğini ve işletmesini sağlamak yönündeki isteğinin ayrıntılarını görüşmek için Ankara’ya geldi. Türkiye’nin dış politikadaki yalnızlığından ve ekonomik sorunlarından faydalanan Avrupa Birliği de (AB) Türkiye’yle ilişkilerini, adeta Suriyeli sığınmacıların Türkiye’de tutulmasına uyarladı. Türkiye’yle göç anlaşması kapsamında 2024’e dek 3 milyar Avro bütçe ayıracağını açıkladı.  

Sadece bu iki gelişme bile, Türkiye’nin genelde dış politikasının, özelde Batı’yla ilişkilerinin ne kadar çürük bir zeminde ilerlediğini gösteriyor. İktidar, dış politikada düğmeyi en baştan yanlış iliklediğinden, Cumhuriyetin kuruluş felsefesine, dış politika anlayışına, dışişlerinin birikimine, deneyimine, kadrolarına sırtını döndüğünden, hata üstüne hata yapıyor. Buna bir de ekonomik sorunlar, iç cephenin bölünmüşlüğü, hukuk devleti ve demokrasideki sıkıntılar eklenince, dış baskılara karşı direncimiz daha da azalıyor.  

Dahası var. İktidar, Türk siyasi tarihinin en Batıcı iktidarı olduğu halde; Batıcılığını Büyük Ortadoğu Projesi eşbaşkanlığıyla, Kıbrıs’ta Annan Planı’nı destekleyerek, Ermeni açılımı yaparak, ABD’nin sözde soykırım iddialarını sahiplenmesini sineye çekerek, ABD ve Avrupa’nın da baskısıyla özünde bir çürüme ve çöküş süreci olan Açılım Süreci’ni başlatarak, Suriye ve Irak’ta izlediği politikalarla göstermesine karşın, iç siyasette sıkıştığında, Batı karşıtı söylemi öne çıkarıyor. Örnekleri çok... 

BATI KARŞITLIĞINDAKİ SAHTELİK VE LİBERAL CEHALET  

Öncelikle şu soruları sormak gerekir: İktidarın belli süreçlerde öne çıkardığı Batı karşıtlığı, ne ölçüde dönemsel, ne ölçüde yapısaldır? Batı karşıtlığının ne kadarı duygusal ve tepkisel, ne kadarı bilinçli ve tutarlıdır?  

İktidar; Batı karşıtlığını, seçimlerden, referandumlardan hemen önce öne çıkarıyor. Bu adımının sonuçlarını da belli ölçüde sandıkta alıyor. Sonra bu söylemi bir kenara bırakıyor. ABD’yle beyaz bir sayfa açacağını söylüyor. Avrupalı liderlere karşı üslubunu yumuşatıyor. Oysa ABD ve AB; konuya Türkiye gibi bakmıyor, beyaz sayfa açmıyorlar. Yalnız ve ancak Türkiye’den ödün koparmak istiyorlar. Öncelikle ve özellikle kendi çıkarlarını düşünüyorlar. Ödün vermiyor, ödün koparıyorlar.  

Türkiye ise iç ve dış siyasette, ekonomide sıkıştığından, müzakere masasında güçlü değil. Onca vaatte bulunmasına karşın, umduğunu bulamıyor. Örneğin; yabancı sermayenin niteliğini tartışamıyor. Kısa vadeli portföy yatırımlarını değil; uzun vadeli, üretime, sanayiye yönelik sermayeyi tercih ettiğini muhataplarına söyleyemiyor. Çünkü dış kaynak bağımlısı ekonomi, buna izin vermiyor.   

Dünyanın güç dengesinin değiştiğini, ABD’ye direnmenin, bugün, dünden daha kolay ve sonuç alıcı olduğunu görmeyen Türk siyaseti ise iktidarı ve muhalefetiyle, liberal tezleri sorgulamaya cesaret edemiyor bir türlü. Liberallerin en büyük yalanı da şu: “Türkiye NATO’dan çıkarsa, daha da otoriter hale gelir”. 

Bu yalanı çürütmek gerekiyor.  

Birincisi, Türkiye’deki darbelerin, darbe girişimlerinin, en gerici, en baskıcı hükümetlerin en büyük dış destekçisi ABD ve NATO’dur.  

İkincisi, demokrasi, özgürlük, insan hakları NATO ve ABD’nin hiç umurunda değildir. ABD çıkarına bakar. O nedenle darbeleri desteklemiştir; Şili’den Türkiye’ye, İran’dan Küba’ya kadar çok geniş bir coğrafyada hem de.  

Üçüncüsü, otoriter rejimler, krallar, diktatörler ABD’nin en iyi dostlarıdır; Suudi Arabistan’dan Katar’a, Ortadoğu’dan Latin Amerika’ya dek geniş bir coğrafyada görülmüştür bu.  

Dördüncüsü, ABD’nin dünyaya insan hakları, demokrasi götürdüğü görülmemiştir. Ama işgali, saldırısı, darbe destekçiliği çoktur. İşine gelmeyen her rejimi darbeci, otoriter, baskıcı, demokrasi ve özgürlük karşıtı olmakla yaftalar ABD. Bu yolla, saldırı ve işgallerine zemin oluşturur.  

Yazıyı bitirirken tekrar soralım: Batı’yla beyaz sayfa açmanın maliyeti ne?