15 Ağustos 2021, sel
baskınının beşinci gününde, Kastamonu Barosu Başkanı Av. Özgür Demir ve baro
yönetim kuruluyla birlikte Bozkurt’tayız. Kastamonu Barosu, sel felaketinin ilk
gününden itibaren bölgeye her türlü bireysel ve kurumsal desteğini sürdürüyor.
Bozkurt, Abana ile neredeyse iç içe geçmiş komşu iki ilçe. Bozkurt ilçe merkezi
Karadeniz’den iki-üç kilometre içeride. Abana sahilde.
Ezine Çayı hâlâ
bulanık akıyor. Ezine’nin ne bulduysa önüne katıp Karadeniz’e sürüklediği ilk
bakışta anlaşılıyor. Çayın denizle buluştuğu yerin iki yakası Bozkurt’a bağlı
İlişi köyü. İlişi sahilinde doğadan ve ilçe merkezinden sürüklenen her şey iç
içe geçmiş, üst üste yığılmış durumda. İlişi muhtarıyla konuşuyoruz.
Uykusuzluk, yorgunluk ve yaşanan facianın üzüntüsünü emektar muhtarın yüzünden
okuyorsunuz. Muhtarla vedalaşıp Abana girişinde aracımızdan iniyoruz. Buradan
üç kilometre içerideki Bozkurt’a yürüyerek gideceğiz.
MERKEZ ÇAMUR DERYASI
Sel suları çekilince
çay yatağında balçığa saplanmış otomobiller, kamyon ve yüksek tonajlı araçlar
yaşanan felaketin boyutları hakkında yeterince fikir veriyor. Ezine’nin iki
yakasındaki evlerin ikinci kat balkonlarında selden kalan çalı çırpı ve
molozlar hâlâ duruyor.
Abana’da ayakkabıları
çıkarıp çizmeleri giyiyoruz. Abana-Bozkurt arasında özel araçların geçişi
kısıtlı olarak yapılabiliyor. Kamu kurumlarının ve İstanbul ile Ankara başta
olmak üzere Türkiye’nin birçok yöresinden belediyelere ait kamyon ve iş
makinelerinin yoğunluğu dikkat çekiyor.
Abana-Bozkurt
arasındaki anayol yer yer selden etkilenmiş olsa da ulaşıma engel değil.
Bozkurt’a giderken sağımızda akan Ezine’ye yukarıdan bakıyoruz. Yol, vadinin
iki yakasını enine boyuna geniş açıdan görebilecek yükseklikte. Selden sonra
dere normal yatağına çekilince çayın iki yakasında çamura, balçığa saplanmış
araç yoğunluğu, selin büyüklüğü kadar insanların hazırlıksız yakalanışının da
somut kanıtları olarak hâlâ orada duruyor.
Bozkurt ilçe merkezi,
özellikle ana çarşı çamur deryası. İş makineleri, sokakların çamurunu,
balçığını belli yerlerde toplayıp kamyonlara yüklüyor. Kamyonlar çamuru ilçe
dışına boşaltacak. Esnaf, işyerlerini kendi olanaklarıyla temizlemeye
çalışıyor. Merkezdeki fırın, kasap dükkânı ve diğer işyerlerindeki çamur
tabakası neredeyse bir metreye yaklaşıyor. Yerden yüksekliği bir metreden fazla
olan Merkez Camisi’nin içi tümüyle çamurla kaplı.
HALK YARDIM BEKLİYOR
Kızılay, AFAD ve diğer
yardım kuruluşları çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdürüyor. Kamu kurumları
ve gönüllü kuruluşlar da kendi programlarını uygulamakla meşguller. Seyyar
mutfaklar, sık rastlanan kumanya dağıtım ekipleri, tezgâhlardaki pide ve ayran
kolileri ilçede şu an için gıda ve yiyecek sorunu olmadığını gösteriyor.
İlçede aynı anda üç
bakanın olduğunu duyuyoruz. Öğle saatlerinde CHP Genel Başkanı’nın ve İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Başkanı’nın da beraberlerinde bazı milletvekilleriyle
birlikte ilçeyi ziyaret ettiğini söylüyorlar.
İlçe ekonomisinin
belkemiği olan çarşısı, işyerleri ve sanayi sitesi sele giden Bozkurtlular,
kaderci bir sessizlik ve olgunluk içinde başlarına gelen felaketin yaralarının
bir an önce sarılmasını bekliyorlar.
Çarşıdan çıkıp Ezine
Çayı kenarına geliyoruz. Askerler, çay üzerine seyyar köprü kuruyor. Çaya 40
metre uzaklıktaki ortaokulun bahçesi çamurla kaplanmış. Çayın karşı tarafında
birbirine paralel üç apartmandan biri tamamen sele gitmiş. Diğer ikisi çay
tarafına yıkılmış.
İNSANOĞLU KAYBEDER
Bozkurtlular, sel
öncesi günlerde ilçenin yukarısında bulunan HES nedeniyle çayda suyun çok
azaldığını, balık ölümlerinin olduğunu söylüyorlar. Sel baskınının görgü
tanıkları o anları anlatırken adeta yeniden yaşıyorlar. Komşularının,
tanıdıklarının nasıl sele kapıldıklarını anlatırken azgın selde müdahale
edememenin üzüntüsünü yeniden yaşıyorlar.
Anlatılanlardan ve
gözlemlerimizden çıkan sonuç, kasaba ve şehirlerde yörenin coğrafi, jeolojik,
topografik, iklim ve tabiat özelliklerini dikkate almayan, imar ve şehircilik
bilimini ıskalayan bir anlayışın bu felaketi olağan ve kaçınılmaz hale
getirdiğidir.
Yakın geçmişte Doğu
Karadeniz’i, bu kez Batı Karadeniz’i vuran sel baskınları, doğayla inatlaşma
üzerine kurulan yerleşim yerlerinde her felakette kazananın doğa kaybedeninin
insanoğlu olacağını bir kez daha kanıtlıyor.