" Herkes Yasa Önünde Eşittir ve Ayrım Gözetilmeksizin Yasanın Korunmasından Eşit Olarak Yararlanma Hakkına Sahiptir... "

Haberler

Bütün Afetlerin Altında Ekoloji Bilgisi Yetersizliği ve İnsan Faktörü Görülmektedir....

shadow
Deprem, sel ve benzeri doğal afetlerin sonuçları ve etkileri aynı yasalara bağlı olarak gelişmektedir

Ekolojik Bütünlük ile Bakılmadan Yapılacak Bütün Yapılar ve Faaliyetler Yarar Değil Zarar ve Gözyaşı Getirir

Son birkaç yıldır önce Covid-19 ve deprem, şimdi de yağışlar ile gelen sel baskınlarının oluşturduğu ölümler, yıkımlar, bozulan yaşam standartları… Yaşanan bu olayların tümünün neden ve sonuçları bilimsel olarak açıklanabilmektedir. Bilinmeyen, beklenmeyen durumlar değildirler. Kentlerin yerleşim yerinin belirlenmesi, planlanmasında taşkın kotlarının altında yapılmaması gereken yerlere önemli yapıların yapıldığı görülmektedir.

Covid-19 salgınına neden olan virüsün ekolojik yaşam alanları daraldığı için besin zinciri yolu ile insana kadar bulaştığı bilimsel olarak belirtildi. Depremin nerede olabileceği yıllardır bilim çevrelerince anlatılmaktadır.

"SU AKAR YOLUNU BULUR”

Su yolları üzerinde taban su seviyesi yüksek alüvyon alanlara üzerinde yapılan yapıların tabanında depremle birlikte sıvılaşma sonucu çok sayıda can ve mal kaybı yaşandı. Meteoroloji günlerdir güneydoğu özelinde yağışın yağacağını ve sellere dikkat edilmesi gerektiğini belirtiyor. Hemen hemen bütün kentlerde plansız, çarpık yapılanma sonucu sel altında kalındığı biliniyor. Urfa gibi eski bir dere yatağının devamı olan “Balıklı Göl” çevresindeki yapılaşmaların taşkın kotlarının altında kalan yerler olduğu bilinmeyen bir konu değildir. Bütün dere ve taşkın gider yollarının üzerlerinin kapatılarak yapıların yapılması doğrudan insan faktörü ile ekolojinin dikkate alınmamasıdır.

Onun için yaşananlar doğal afet değil, doğanın kendi işleyişinin doğal sonuçlarıdır. Bilinmeyen bütün bu yapıları derelerin içine yapılmasına izin verenler, köyleri boşaltıp kentlerin çevresine yığanlar, evlerini, köprülerini, yollarını, alt yapılarını bilimsel bilgiye göre yapmayanlar, ayrıca toplumunu eğitmeyenlerin durumudur. 1985 yılında ilk iş yerim olan Şanlıurfa’nın o günkü nüfusu ile bugünkü nüfusu arasında 6 katı daha faza insan yaşamaktadır.

Yarı kurak bölgenin ekolojisine uygun düzensiz yağışlar ve ani yağışların son birkaç yıldır çok ciddi zararlara yol açtığı biliniyor. Arsa ranttının’da etkisi ile çevre düzenlenmesinde yeşil alan ve doğal regresyonlar dikkate alınmadığı için yağmurla gelen yağışların ancak %10-20’si kadar toprak ve ortam tarafından tutulur, geriye kalan suyun % 80’nında fazlası eğime bağlı olarak kendi akış yönünden ortamdan uzaklaşmak zorundadır. Bu ekolojin temel ve vaz geçilmez kuralıdır.

Yanlış Yere Yapılan Yerleşim Yerleri Sellerin Etkisini Artırdı

Yağışlar sonrası oluşan birikimli su kütlesinin doğası gereği akış yönünde harekete geçmesi ile önüne gelen her nesneyi önüne katarak taşımaktadır. Metre kareye düşen yüksek yağmur her tarafı betonlaştırılmış kent ortamlarında toprak tarafından emilemediğinden betonun üzerinde birikerek sel olarak binlerce yıldır var olan, yağışların akış yönündeki derelere yönelmektedir. Sellerin zarar verdiği konutlar, işyerleri, araçlar, yol vb. yapıların tümü suyun akış yönünde olan yerlerdedir. Yoksa aşırı yağışın bilinmeyen ve olası etkileri tahmin edilemeyen zararlar değildir. Veya hızlıca suçu iklim değişikliğine bağlayamayız.

Depremin ne zaman olacağı bilinmemektedir. Ancak meteoroloji çok önceden nerede ne düzeyde bir yağış şiddetinin oluşacağını kestirebilmektedir. Yer yüzeyi şekerlendiğinden günümüze, her coğrafi duruma göre iklim özellikleri bulunmaktadır. Yağışların akış yönü ve debileri bilinmektedir. Doğadaki herhangi bir derenin genişliğinin anlamı geçmişte oradan ne denli bir yağışın yaşandığının göstergesidir. Ekoloji bilgisi bize bu durumda, yeni kent ve yapılaşmada ekolojinin ilkelerine göre yapılanmaya gidilmesi gerektiğini gösteriyor ki bu da gelişmişliğin bir ölçüsüdür.

Sel Değil Öngörüsüzlük ve Plansızlık Öldürüyor

Doğanın yasalarına uygun, bilimsel öngörüye göre, uygun zemine, jeofizik ve geoteknik ilkelere göre yapılacak binalar nasıl ki depreme dayanabiliyorsa, sel felaketlerine dayanıklı yapılarda benzer şekilde yapılmalıdır. Dere içlerine ve ovalara yapılan havaalanlarının sel altında kaldığı biliniyor. Urfa-Adıyaman’daki aşırı yağış sonrası Bozova ile Hilvan yolunun geçtiği yerde suyun gideri verilmediği için biriken sel yolu aşarak yolu parçalamış, beklenen akış yoluna devem etmiştir. Sel önüne kattığı tırları ve araçları götürmüştür.

Depremzedeler için kurulan çadırların arazi yapısı ve olası yağış faktörü dikkate alınmamış olmalı ki, ilk yağmurda çadırlar suyun ve çamurun içinde kaldığı görüntüleri yansımaya başladı. Depremin yaraları daha sarılmadan bu defa yağış ve sel baskınları yaşamlarını bir kez daha zora soktu. Bu bağlamda bütün yaşanan afetler sonrasında EKOLOJİ BİLGİSİ yetersizliğine bağlı İNSAN faktörünün etkileri net olarak okunabiliyor.
Bilimin, Teknolojinin Bilimsel İlkelerine Göre Planlanma ve Yapılanmaya Gidilmesi Şart

Eğer ekolojik ilkelere uygun, mühendislik ilkelerine uygun yapılanma gerçekleştirilirse, bu afetler yaşanmamış olacaktır. Eğer kent yerleşkesi ve planlama ekolojiye uygun yapılırsa ne kadar yağarsa yağsın, sular kendi akış yönündeki yatağında akar giderdi.

Türkiye gibi çok şiddetli erozyon sorunu olan bir coğrafyada gerekli, bütünlüklü bir peyzaj planlaması, mera yönetimi, ağaçlandırma yapılmadığı için yağışlardan sonra akan sellerin çok fazla miktarda yüzey toprağı taşıması ile akan suların renginin koyu kahverengine büründüğü görülmektedir.

Günümüz bilim ve teknoloji çağında bütünlüklü bir afet yönetimi, yeterli teknik donanım ve eğitimli insan gücü ile bu tür afetlerin olumsuz etkileri azaltılabilir. Depremler için halen bir erken uyarı sistemi yok. Ancak alınması gereken önlemler ile kayıp ve zararlar azaltılabilir. Seller için erken uyarı olduğu gibi gerekli önlemler de alınabilir ve bu denli kayıp ve ölümler yaşanmaz.

Ne Yapılmalı?

Öncelikli olarak bütün afetlerde gözlemlenen en ciddi sorunların başında nitelikli insan gücü yetersizliği gelmektedir. Öncelikle işin niteliğine göre eğitim almış, konusunda yetkinlik düzeyinde bilgisi olan, ekolojik bilgilerle donatılmış, belirli iş yetenekleri kazanmış, soyut ve analitik düşünme becerisi kazanmış insanların sayılarının artırılması gerekiyor. Doğayı ve doğal dengeyi ve temel ilkeleri bilip anlayan, doğanın ilkelerine uygun planlama ve programlalar  yapabilen, teknolojiler geliştirip sürdürülebilirlik ilkesi içinde uygulamalar yapabilecek/yaptırabilecek  karar verici yetkilikte olan yöneticilerin istihdam edilmesi devletin temel ilkesi olması gerekiyor. Sorumluluk bilinci gelişmiş, insan kaynaklarını doğru değerlendiren, durumdan vazife çıkarabilen yöneticiler sınıfının yetiştirilmesi gerekmektedir.

Yeni baştan bütün kentlerin planlanması gözden geçirilmeli. Olası dere yatakları ve tarım alanları üzerindeki yapılar artık daha güvenli yerlere belirli plan ve programlar içinde taşınmalı.

-Kent planlanması çok yönlü ve bütünlüklü bir anlayışla bilimsel bilgi ekseninde planlanmalı

-Bütün yapılar ve altyapılar deprem yönetmenliklere uygun yapılmalıdır

-Bütünleşik bir afet yönetim sistemi yurt çapında oluşturulmalı, toplum eğitilmeli.

-Eğitim kurumlarında afet yönetimi dersleri uygulamalı olarak okutulmalı

-Yıllık birkaç kez bütün işyerlerinde deprem, sel, yangın tatbikatları yapılmalı

-Belediyelerde mutlaka diğer mühendislik bilimleri yanında jeolog, jeofizik, ekolog, su ve toprak bilimi mezunları görevlendirilmeli.

-Birçok sorunun atında yatan arsa rantının oluşmaması için önlemeler alınmalı.

-Kentlere göç durumu kontrol altına alınmalı

-Yapılanmalarda ciddi önlem ve denetimler uygulanmalı.

Not 16 Şubat 2023 tarihinde ziyaret ettiğim Şanlıurfa Müzesinde su altında kaldığını öğrendiğimde kolum kanadım kırıldı. Çok önemsediğim ve ziyaret edilmesini önediğim bir bilim tarihi, insanlık tarih müzesi. Umarım çok zarar görmemiştir.