13 Kasım 1918 - 6 Ekim 1923 İstanbul'un
esaret yıllarıdır.
İngilizlerin başını çektiği işgalci
postalları, her gün İstanbul kaldırımlarıyla birlikte Türklerin onurunu da çiğnemektedir.
Kemal Tahir, "Esir Şehir" romanında Payitaht'ın bu acılı esaret
yıllarını anlatır.
İşgal ve uğursuz Mütareke yılları
boyunca İstanbul’un kulağı Ankara'dadır.İstanbul Anadolu’dan, Kemal'in
askerlerinden gelecek zafer müjdesini beklemektedir.
Müjde 30 Ağustos 1922'de Afyondan, 9 Eylül'de
İzmir’den gelir.
Mütareke dönemi boyunca Türklerin
giremediği Tatavla'nın Kurtuluş, Pera'nın İstiklâl Caddesi, Şişli'nin
Halâskârgazi (kurtarıcı) oluşu, İstanbul'un işgal utancını üzerinden atmasının
da kısa hikayesi dir.
Fransız işgal güçlerinin komutanı
Franchet d'Esprey'in, Fatih'in 29 Mayıs 1453'te beyaz bir at üstünde
İstanbul'a girişine nazire yaparcasına at üstünde piyasa yaptığı günler geride
kalmıştır artık.
13 Kasım 1918'de Sarı Paşanın
boğazdaki düşman zırhlılarını göstererek; "Geldikleri gibi giderler"
sözü gerçek olmuştur!
Gidişleri, gelişleri gibi afra
tafralı değil süklüm püklümdü.
6 Ekim 1923'te, Şükrü Naili Paşanın
emrinde İstanbul'a giren Mehmetleri ve al sancağı selamlayarak utanç
içinde defolup gittiler.
Aradan geçen bunca yıl sonra, günde beş
vakit dua okunması gereken Esir Şehrin Halâskârına beddua okunmasının
derinlerde ki gerçek nedeni ne ola ki?