Kulağımıza küpe olsun. Dereler, deli çaylar, akışlarına, salınımlarına
betonla yapılan müdahaleleri her daim sahiplerine iade ederler!
Doğa,
kendisine yapılanı erinde gecinde insanoğluna misliyle iade eder. Doğa
kanunlarına ve bilime aykırı yapılan her şeyin ağır faturası bireye ve topluma
çıkar.
Anadolu'da; "Çay kenarından
tarla alma sel alır, kırkından sonra gelin alma el alır" denir. Bu tür
özlü sözlerin, binlerce yıllık yaşam deneyiminin imbiğinden süzülerek gelmesi,
doğruluğu, gündelik hayatın pratiğinde test edilmiş olması bakımından dikkate
alınmaları gerekir.
Karadeniz bölgesinin geleneksel yerleşimi
ve mimarisi doğa ile barışıktır. Bitki ve toprak yapısına uygun yerleşim ve
ahşap malzemeye dayalı mimarinin tercih edilmesi rastlantısal değildir.
Karadeniz bölgesinde yoğun yağış
dönemlerinde, sel ve taşkınlar olağan sayılır. " O, topraktan öğrenip
kitapsız bilen Türk köylüsü", sel ve taşkınlara hazırlıklıdır.
Karadeniz’in deli çayları, ırmakları da kendisiyle inatlaşmayan yöre sakinlerini
az biraz rahatsız etse de işin tadını kaçırıp yerini yurdunu, tarlasını
tapanını önüne katıp götürmez.
Yöre insanıyla doğa arasındaki geleneksel
mutabakatın, iki tarafı da kollayan uyumlu dengenin bozulmasıyla ilk uyarılar
gelmeye başlar. Doğanın düşük ölçekli ilk uyarılarına kulak asılmazsa, yöresel
olmaktan çıkıp ulusala dönüşecek felaketlerin kapısı ardına kadar açılıyor
demektir.
Ülke ortalamasının üzerinde yağış alan,
tarıma elverişli arazisi sınırlı, topografik yapısı engebeli, dereleri hızlı
akışlı bir coğrafyayı dikkate almadan yapılanların, acı ve ağır faturası
yaşanan son felaketle önümüzdedir.
Kamu gücünü halkın ve ülkenin yararına
değil de siyasi çıkara ve ranta göre kullanan iktidarlar, dere yatağına belde
ve ilçe kurma kararı alanlar, kararı hararetle destekleyenler, açılış nutukları
sıkanlar, kurdelelerini kesenler, yörenin doğal bitki örtüsünü kazıyıp, her
yanı çay ve fındık bahçelerine dönüştürenler, bütün bunlar olurken itirazsız
seyredenler, bu felaketin müştereken ve müteselsilen sorumlusudurlar!
Son dönemde yaşanan heyelan ve sel
baskınlarındaki can kayıplarının acısını ve yasını hep birlikte tutalım. Ama
bilelim ki istiap haddinden fazla yüklenen gemiler batar, doğal yatağı imara
açılan dereler taşar, üzerindeki doğal örtüsü, kökleri derinlere inen ağaçları
traşlanan topraklar kayar.
Sözün kısası, bilime, doğaya aykırı
HES’lerin sonu ağır bilançolu PES’ler olur!
Doğayla inatlaşmanın sonu ya YELE ya da
SELE kapılmaktır.Kulağımıza küpe olsun. Dereler, deli
çaylar, akışlarına, salınımlarına betonla yapılan müdahaleleri her daim
sahiplerine iade ederler!