YENİÇAĞ GAZETESİ
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/turk-dunyasi-insan-haklari-derneginden-kanal-istanbul-paneli-265892h.htm
Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği'nden Kanal İstanbul paneli
28.01.2020 13:04
Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği tarafından ‘’İstanbul
Kanalı (1920)mi? – Kanal İstanbul (2020)mi?‘’ açık oturumu Sarıyer Yaşar Kemal
Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi.
Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği İstanbul Temsilciliği’nin ev sahipliğinde
25 Ocak 2020 Cumartesi günü saat 14,30-19,00 arasında Sarıyer
Yaşar Kemal Kültür Merkezi'nde gerçekleşen ‘’İstanbul
Kanalı (1920)mi? – Kanal İstanbul (2020)mi?‘’ konulu açık oturumu programı
saygı duruşu ve İstiklal Marşımızın okunmasından sonra Türk Dünyası İnsan
Hakları Derneği Temsilcilikler Başdanışmanı Erol Şahingil’in açış konuşması ile
başladı.
Erol Şahingil: Konferansımıza gelerek şeref veren İstanbul'un gerçek
sahipleri olan Misafirlerimize Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği Yönetim
Kurulu adına Sevgi ve Saygıyla Selamlayarak hoş geldiniz diyorum ve Açık
Oturumunun yapılmasında ev sahipliği yapan Sarıyer Belediye Başkanı Sayın Şükrü
GENÇ Bey'e Teşekkür ediyor,saygılarımı sunuyorum.
Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği 12 Eylül 1980'den sonra Türkiye'de İnsan
Hakları üzerine 1986'da kurulan İHD,1991'de MAZLUM-DER den sonra 1992 yılında
kurulmuş 3.Sivil Toplum Kuruluşu olup Birleşmiş Milletler Mülteci komisyonu
üyesidir .
Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği,
Din,Mezhep,Siyaset,Etnik Kimlik Ayrımının Konuşulmadığı,Bir Zümre veya
Partilerin Değil,Sadece Türkiye ve Türk Milletinin Hizmetkârlığını Yapmak üzere
Gönüllü Olanların Kayıtlarının Tutulduğu Bir Ocak dır.
Derneğimiz yurt içinde de yaşanan İnsan Haklarına müdahil olmakta olup,en
son olarak Van’da Mülteci Kampında İran'a iade edilmek üzere bekletilen ve iade
edildiği takdirde İran tarafından idam edilecek olan Gazeteci Yazar Hüseyin
SACADİ için Birleşmiş Milletler Ankara Mülteci Komiserliği ile bağlantı
kurularak Van Barosundan SACADİ'ye avukat tutulması temin edilerek mahkemeye
sevki sağlanmış İran a iadesinin durdurulmuştur.Sözlerimi ,Elazığ Depremi
sonucunda Hayatını kaybedenlere Yüce Tanrı'dan Rahmet, yaralılara acil şifalar
dileyerek,hepinizi Sevgi saygıyla Selamlayarak artık sözü Açık Oturum
Konuşmacılarına bırakıyorum dedi.
Açık Oturuma Oturum Başkanı olarak Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği Baş
Danışmanı ve Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof.Dr.Mustafa Ersen ERKAL,
Konuşmacı olarak ise Türk Tarih Kurumu Eski Başkanı ve 24-25-26.Dönem TBMM
Milletvekili Prof.Dr.Yusuf HALAÇOĞLU ,Jeo-Fizik Mühendisi ve Yer Bilimcisi
Prof.Şener ÜŞÜMEZSOY,Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Av.Hüseyin ÖZBEK
ve Araştırmacı Gazeteci-Hukukçu Yazar Arslan BULUT tek tek tanıtılarak sahneye
gelerek programa katıldılar.
Oturum Başkanı Prof.Dr.Mustafa E.ERKAL öncelikle ,bu oturumun
gerçekleşmesinde emeği geçen Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği İstanbul
Temsilciliği Yönetim Kuruluna ve Ev Sahipliği yapan Sarıyer Belediye Başkanı
Sayın Şükrü GENÇ’e teşekkür ettikden sonra 20 Ocak 2020 günü vefat eden Türk
İnsanına Doğa ve Çevre sevgisini aşılayan Toprak Dede Lakaplı TEMA VAKFI Kurucu
Başkanı Hayrettin KARACA ile SSSCB ‘NİN Bakü’de yaptığı katliamlarda şehit olan
soydaşlarımıza ve 24 Ocak 2020 günü Elazığ Sivrice İlçesi Merkezli 6,8
Şiddetinde olan depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza yüce Tanrı’dan
Rahmet,yaralılara Acil Şifalar ve Türk Milletine Başsağlığı diliyorum diye
söze başladı.Öncelikle proje tanımı doğru ifade edilmeli İSTANBUL KANALI ismi
kullanılarak doğru Türkçe kullanılarak bu tabir tanımlanmalıdır. KANAL İSTANBUL
l yanlış bir tabirdir. İstanbul Kanalı GAP gibi ne kadar harcanacağı bilinmeyen
bir projemidir acaba.Bu programa gelirken Moderatör kelimesinin anlamına baktım
‘’Uzlaztırıcı Çalışmayı Önleyici ‘’ manasına geliyor.Onun için Oturum Başkanı
ifadesi ile Türkçe Konuşmayı ve Dünya dili Türkçeyi kullanmayı çok önemli
buluyorum.Ülkenin öncelikli ve önemli meseleleri dururken İstanbul Kanalı
Projesine bütçe ayrılması yanlış bir girişim olacaktır.Türkienin öncelikli
birinci sorunu İşsizliktir,ikincisi İşsizliktir,Üçüncüsü İşsizliktir.
Ülkemizin özellikle kırılan itibar ve dış güveninin tekrar kazanılması, Türkiye’nin
sıradan bir Ortadoğu ülkesi olmadığının tekrar ortaya konulması kanaldan çok
daha önceliklidir.Tarım ve hayvancılıktaki sorunların giderilmesi, üreticinin
diğer bazı ülkelerde olduğu kadar desteklenmesi, tarım alanlarının boşalmaması
ve betonlaşmaması yine kanaldan önce düşünülmesi gereken bir konudur.Üretim
yerine ithalatı çözüm olarak görme yanlışı ve son yıllarda patlayan ithalat
anlayışının giderilmesi kanaldan çok daha önceliklidir.
Türkiye’nin nüfus yapısını değiştirecek ve yeni terör örgütleri
doğurabilecek yabancı kaynaklı nüfusun vatandaşlığa geçirilmesi yolunda yeterli
maddi destek sağlanmadan dış baskılara boyun eğilmesinin düzeltilmesi yine
önceliklidir. Harcanan 40 Milyar doları hammadde yatırımlarına ve ara malı
üretimine destekde kullansaydık; üretimi dışa bağımlı kılmazdık. Cari açığı da
daha kolay azaltabilirdik.Geçici koruma altındaki Suriyelilere ve diğerlerine
harcanan paranın önemli bir bölümünün başta İstanbul’u depreme hazır hale
getirici faaliyetlere ayrılması, iyileştirici faaliyetlerin artırılması ve
toplanma alanlarının korunması yine kanaldan önce gelir.
1936 tarihli Montrö sözleşmesi ile egemenlik haklarımız boğazlar üzerinde
tesis edilmiştir. Milletlerarası bir komisyonun denetimine terk edilmek yerine;
bizim boğazlar üzerindeki haklarımızı belirleyen bu sözleşmeden rahatsız olmayı
doğrusu anlayamıyoruz. Montrö’nün ne kazandırdığı ortadadır. Bize bu
sözleşmenin kaybettirdiklerinden bahsedenleri doğrusu hayretle karşılıyoruz.
Türk egemenliğini savunanları “Montrö lobisi” olarak suçlayanların acaba hangi
lobilerin mensubu olduklarını da doğrusu merak ediyoruz.
KKTC’de bir deniz üssünün kurulma çalışmaları kanaldan önce düşünülmeli
idi.Türkiye’nin jeopolitiğini fark edebilmek, bunun doğurduğu imkânları
kullanabilmek, değişen dünya ekseninin Atlantik’ten Ortadoğu ve Asya’ya
kaydığını görebilmek, jeopolitik gücümüze dayanmak, sadece ittifak merkezli
hareket etmemek anlayışı kanaldan önce gelir. Anadolu coğrafyası üzerinde
egemenlik haklarımızı perçinleyen Montrö Sözleşmesini yapanları ve bu uğurda
emeği geçenleri, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere saygı ve rahmetle
anmayı bir görev biliriz.
Prof.Dr.Yusuf HALAÇOĞLU, KANAL-I İSTANBUL Arapça bir tabirdir,KANAL İSTANBUL
yanlış tabirdir.Kanuni den bu yana 6 kez Karadeniz den Marmara Denizine geçiş
çalışmaları düşünülmüştür. İlki Sakarya nehri üzerinden Sapanca Gölünden
Marmara denizine geçilmesi düşünülmüştür.Bu çalışmalar 2.Mahmut kadar
sürmüştür.
Kanal projesine alternatif bir önerisi olduğunu söyleyen Halaçoğlu,
“Boğaz’daki kazaları önleyeceklerini söylüyorlar. Samsun Ceyhan boru hattını
yapsınlar, daha ucuza mal olur. Eğer illaki kanal açılması gerekiyorsa ki bence
ihtiyaç yok. Teknoloji gelişti boru hattı yaparsınız. Büyük tonajlı petrol
taşıyan gemiler artık Boğaz’dan geçmez. Karadeniz’de yükünü boşaltır ve
Akdeniz’de yüklenir ve istenen yere götürülür” diye konuştu.Montrö’ye de
değinen Halaçoğlu, “Montrö’ye göre savaş anında savaş gemilerinin geçişi
Türkiye’nin kendi inisiyatifine bırakılmış. Ticari geminin ise belirli vergiler
dışında ödeme yapması söz konusu değil. O yüzden ben bir gemi sahibi olarak
tutup da para ödeyerek o kanaldan geçmem” ifadelerini kullandı.Yap işlet diye
yaparlarsa hep ten kötü her yıl 1 MİLYAR Dolar kazansalar,Cumhurbaşkanı
maliyeti 75 Milyar diyor,o zaman bu projenin parasını 75 yılda ödeyeceğiz
demekdir dedi.
Prof.Dr.Şener ÜŞÜMEZSOY; Bu projenin Sazlı Bosna Barajının elden ,Terkos ‘un
elden çıkarıldığı anlamına geldiğini asıl önemli meselenin Istanbul Halkına ait
olan Kırsal alanların İnşaata ve yapılanmaya açılacağı yani toplumun ortak
mülkiyet alanının yok edileceği dir.İstanbul’un kuzeyinde Fatih Sultan Mehmet
Köprüsünün etrafında yeni bir şehir kurdular.Bu İstanbul Kanalı yapıldığında
Deprem olarak Sazlı Bosna,Terkos,Altışehir bölgesinietkilemeyecektir.Çünkü
oralar kayalık sağlam zemine sahiptir.Ancak Adalar-Silivri 1894 de fay hattı
kurulmuş deprem olmuş Dragos,Maltepe sağlam kalmış,Bakırköy,K.Çekmece,Avcılar
1999 depremine dayanamayarak kırılmalar olmuştur.Nitekim bu proje yapıldığında
marmaraya bağlantı kısmı olan K.Çekmece Avcılar ,Beylikdüzü ve Bakırköy fay
hattını tetikleyecektir.Ancak bu projenin maksadı İstanbul’u paranın finans
merkezi haline getirmek Uluslar arası sermayenin kontrolüne vermektir.dedi.
Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Av.Hüseyin ÖZBEK; Türkiye Barolar
Birliği Başkan Yardımcısı Hüseyin Özbek, Türkiye’nin hafızasını unuttuğunun
altını çizerek 1929 Cumhuriyetin Kuruluşu bir Statükodur,Kıbrıs’ta Annan
Planını Engellemek bir Statükodur,.Lozan bir Statükodur,Devlet yönetimi
ciddiyet ister,Statüko ister,Milli His ister.16 Mart 1921 Moskova Antlaşmasımı
yoksa Hünkar Antlaşmasımı.Bunu unutmamak karşılaştırmak Devlet Hafızasını
kontrol etmek demektir..Yanı Statüko iyi bir şey dir.Devlet Hafızasını
unutmamalıdır “Ticaret bloğunuz ne kadar kapasiteli olursa olsun savaş
gemileriniz, donanmamız yoksa ticaret yollarının güvenliğini sağlayamazsınız.
Güvenliğinizi sağlayamazsanız ticari üstünlüğünüzü kaybedersiniz. Ticari
üstünlük kaybı ekonomik üstünlük kaybına yol açar. Devlet Alzheimer olursa,
devlet hafızasını, milli bilincini, kurumsallığı kaybederse ne olur? Şekilde
görüldüğü gibi bugünkü Türkiye olur. Devletin hafızasına başvurmadan ‘Kanal
İstanbul yapacağım’ derseniz Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eşbaşkanlığına
soyunursunuz ve ülkenizi felakete sürüklersiniz. Devletin Alzheimer olduğu
dönemde açılacak bu kanal sizi yutar. Bu iş belediye ile ihale paylaştırmaya da
benzemez” ifadelerini kullandı.
Araştırmacı Gazeteci –Hukukçu Yazar Arslan BULUT; Konuyu 3 başlıkta ele
alacağını ifade etti
Birinci olarak,1997 de Venezilos Gemisinin Karadenize geçerek 3 ay çalışma
yaptığını ve Trabzon Limanına yanaşmak istesede halkın protestoları neticesinde
yanaşamadığını,Konu ile ilgili Zaman gazetesi haber yaparken,konuyu Boğazların
Uluslar arası bir komisyon tarafından yönetilmesi teklifini yapmıştı.
İkinci olarak merhum Araştırmacı Yazar Aytunç ALTINDAL ile yaptığı
görüşmelerde bu meselenin 1950’li yıllarında bir Amerikan raporu olduğunu ve
Kanal İstanbul olarak tanıtılan projenin Marmara’nın Çanakkale girişinden Saroz
Körfezi’ne kısa bir kanal açılarak yapılacak iki kanallı bir projeden bahsetti.
Prof. Dr. Mehmet Doğan Kantarcı 1950’li yıllarda bir Amerikan raporu olduğunu ve
Kanal İstanbul olarak tanıtılan projenin Marmara’nın Çanakkale girişinden Saros
Körfezi’ne kısa bir kanal açılarak yani iki kanal birden yapılarak farklı bir
projenin geliştirildiğini anlatmıştı”
Üçüncü olarak ta 1896 ABD Kongresi Gizli Kararı Türkiye’yi 16 yalete
Bölünmesi,İstanbul’un ise ayrı bir devlet olarak kurulması ve başına ABD li bir
yöneticinin atanarak ABD tarafından yönetilmesi projesi olduğunu söyledi.Ve
sözlerini şöyle tamamladı Möntrö Antlaşması İstanbul Boğazını, Karadeniz ve
Marmara Denizini güvence altına alır.Anayasa’nın 43.Maddesi Kıyı ve Sahillerin
Düzenlenmesi Kanunla düzenlenir der.İstanbul Kanalına engel olan bir çok
Uluslar arası Kanun var.
1)Möntrö Antlaşması 2)Bükreş Sözleşmesi 3)Barselona Sözleşmesi ve
sayamayacağımız kadar altına Türkiye Cumhuriyeti olarak imza attığımız
sözleşmeler var dedi.
Açık oturumun bitmesinden sonra Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü GENÇ,kapanış
konuşmasını yaparken,kendisinin de İnşaat mühendisi olduğunu ifade ederek,
Melen Barajının yapısı ile oynadılar çatlama yaptı ve sızma var dolayısıyla her
şeyin iyi planlanarak araştırılarak yapılması gerekir. Daha sonra Şükrü GENÇ
Programı hazırlayan Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği İstanbul Temsilciliği’ne
ve programa katkı sağlayan değerli Konuşmacılar ile Açık olurumu izlemeye gelen
misafirlere teşekkür etti.
Daha sonra Plaket Törenine geçildi.Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü GENÇ Günün
anınsına Türk ünyası İnsan Hakları Derneğinin hazırlatmış olduğu plaketlerden
Oturum Başkanı Prof.Dr.Mustafa ERKAL’e Plaketini takdim etti.Prof.Dr.Yusuf
HALAÇOĞLU’na plaketini Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği İstişare Kurulu Üyesi
Av.Yazar İsmail ARLI, Prof.Dr.Şener ÜŞÜMEZSOY’a Türk Dünyası İnsan Hkları
Derneği İstanbul Temsiciliği Başkan Yardımcısı Ercan HAKSAL ,Türkiye Barolar Birliği
Başkan Yardımcısı Av.Hüseyin ÖZBEK’in plaketini Türk Dünyası İnsan Hakları
Derneği İstişare Kutulu Üyelerinden Prof.Dr.Hüsamettin BALKIS,Araştırmacı
Gazeteci-Hukukcu Yazar Arslan BULUT’un plaketini Türk Dünyası İstanbul
Temsilciliği Başkan Yardımcılarından Özcan SERBEST ve programa ev sahiğliği
yapan Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü GENÇ’e plaketinide Türk Dünyası İnsan
Hakları Derneği İstanbul Temsilcisi Hükmü AYHAN takdim etti.Plaket töreninden
sonra toplu resim çekildiler.
Kaynak Yeniçağ: Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği'nden Kanal İstanbul paneli